3 Haziran 2016 Cuma

Acımak Adlı Kitabın Değerlendirilmesi

Kitap Zehra adlı bir öğretmenin başından geçen olayları anlatmakta.Zehra öğretmen çok yetenekli, disiplinli ve bir o kadar da acımazsız bir öğretmendir. Öğrencileri ile çok fazla ilgilenir onların yetişmesinde büyük katkıları olmuştur.Kasaba halkı tarafından sevilir ve kasabada kendi adına bir okulu vardır. Kasaba halkı maarif mekteplerine çocuklarını vermek istemezken Zehra öğretmenin  mektebini isterler. Benim Zehra öğretmende sevdiğim kısım disiplinli olması ve kasaba halkının onu çok sevmesi.Acımasız olması da beni biraz bozdu neden bir insan babasını reddeder ki.
Babası ölünce yanına gider  ve cenazesine hiç sarılmaz.Bunlar bana anlamsız geldi.Gerçi Zehra öğretmen babasının günlüğünü okuyunca ne kadar iyi bir adam olduğunu anlayacak.
Babasının günlüğü atanmasından başlar.İlk atandığı yer Sivastır.Babası ilk başlarda çok titizdir. İşini en iyisiyle yapmaya çalışır. İş konusunda çok namuslu ve dürüsttür. Hatta masasının üstüne göreve bağlılık hakkında notlar bile almıştır. Zamanı gelince evlenmek ister.Meveddet adlı bir kadınla tanışır. Meveddet ileride Mürşit Efendi yi (babası) kötü kullanacaktır .Meveddet in  babası ölmüştür kendisi de zaten Mürşit Efendinin yakın arkadaşıdır.Meveddet ile mürşit evlenir .Meveddet in birde annesi vardır adı ise Makbule dir ileride Mürşit efendinin başını kızı ile belaya sokacaktır.Mürşit Efendi Meveddet i çok seviyordur.Onun her söylediği şeye inanıyor ve Meveddet hanımın ağlamasına kıyamıyordur. Kaynanası da Mürşit efendinin bu saflığını kullanarak onu kandırmıştır.Mürşit efendi gün geçtikçe işinden soğuyor umursamamaya başlıyordu. Batağa düşmüştü artık.Kaynanası Mürşit efendiyi İstanbul a gitmek için kandırır.Mürşit efendinin birde Tahsin efendi adında bir destekçisi vardır.Mürşit efendiye çeşitli nasihatler verir.Başlarda Tahsin bey, Mürşit efendinin karısının ve kayınvalidesinin iyi insan olmadıklarını söylemiştir.Ama ne fayda...İstanbul a geldiklerinde aile içinde huzur kalmamıştır.Mürşit Efendi içkiye başlamış ve eve sarhoş halde gelmeye başlamıştı.
Büyük kızı Ferihaya şiddet uyguluyordu.Meveddet ise yasak ilişkiler yaşamaya başlamıştı.Kaynanası eve başka erkekleri almaya başlamıştı.Mürşit bey bunu bildiği halde iki çocuğu yüzünden eşinden ayrılamıyordu.Çocukları kendine düşman yetişiyordu.Onları sevemiyordu.Bir süre sonra Feriha adlı kızı hastalanıp vefat etti.Ortada tek Zehra kalmıştı. Mürşit Efendi ise ortada beş parasız kalmıştı kendini iyice alkole vermiş ailesinden uzaklaşmıştı.Zehra yı bir arkadaşı sayesinde yatılı okula yazdırdı ve onun hayatını kurtardı. Günlük böyle bitiyordu.Mürşit Efendinin bence yaptığı hataların en başında arkadaşlarına güvenmesi lazımdı ve aile düzenini bozmaması gerekirdi.      

13 Ocak 2016 Çarşamba

Cumhuriyet Dönemi Edebi Dergilerden Bazıları

Kültür Haftası: Peyami Safa tarafından 1936 yılında yirmi bir sayı olarak yayımlanmıştır. Sanat, bilim ve edebiyatı “kültür” odağında birleştirmeyi, sağlamlaştırmayı esas alan, kültür meseleleri üzerinde yazılara yer veren bir dergidir. Dergi özellikle de roman ve köy edebiyatı üzerine tartışmalarla döneminde etkili olmuştur. Dergide; Peyami Safa, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi imzalar görülür.
Ağaç: Necip Fazıl Kısakürek’in 1936’da on yedi sayı olarak yayımladığı dergidir. Ağaç’ta sezgici ve milli bir sanat anlayışı savunulmuştur. Dergide; Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ziya Osman Saba, Cahit Sıtkı Tarancı gibi imzalar görülür.
Çınaraltı: Orhan Seyfi Orhon ve Yusuf Ziya Ortaç tarafından 1941-1948 tarihleri arasında yüz altmış bir sayı olarak yayım­lanmıştır. Türkçü ve milliyetçi bir dergidir. Dergide, Türk kültürü ve Türk tarihi üzerine yoğunlaşılmıştır. Çınaraltı’da Orhan Seyfi Orhan, Yusuf Ziya Ortaç, Halide Nusret Zorlutuna, Nihai Atsız, Peyami Safa, Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy, Zeki Ömer Defne, Tarık Buğra gibi imzalar, eserlerini yayımlamışlardır.
Varlık: Yaşar Nabi Nayır tarafından 1933’te Ankara’da yayımlanmaya başlayan dergi, 1946’dan itibaren İstanbul’da yayımlanmaktadır. Türk edebiyatının en uzun soluklu dergisi olan Varlık, kendi çizgisinden ödün vermeden farklı dönemlerde farklı akımlara ve anlayışlara ev sahipliği yapmıştır. Garip anlayışına uygun ilk örneklere ve köy edebiyatı ürünlerine sayfalarında yer vermiştir. Dergi, halen yayımlanmaya devam etmektedir. Dergide; Abdülhak Şinasi Hisar, Attila ilhan, Behçet Necatigil, Cahit Sıtkı Tarancı, Cevdet Kudret, Ceyhun Atuf Kansu, Necati Cumalı, Nurullah Ataç, Orhan Veli, Sabahattin Kudret Aksal, Sait Faik, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi birçok yazar ve şairin ürünlerine yer verilmiştir.
Büyük Doğu: Necip Fazıl Kısakürek tarafından ilk sayısı 1943’te yayımlanan dergidir. Büyük Doğu, kimi zaman bir dergi kimi zaman da bir gazete özelliği gösterir. Büyük Doğu, 1943 – 1978 arasında, çeşitli kesintilerle de olsa, yayın hayatını sürdürmüştür. Büyük Doğu; siyasi, edebi, fikri, aktüel vb. içeriklidir. Dönem dönem derginin siyasi ya da edebi yönü ağırlık kazanmıştır.

Fabl Nedir?

Sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum öykülerdir. Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır.İnsanlar arasında cereyan eden olayları hayvanlar bitkiler ya da cansız varlıklar arasında geçiyormuş gibi göstererek bu yolla insanlara ahlak ve ibret dersi vermek örnek göstermek ya da bir düşünceye güç kazandırmak isteyen bir çeşit masaldır.
Dünya Edebiyatında Fabl
Fablı ilk olarak yazanlar Hititlerdir. Hititler fablları taş tabletlere yazıp resimlemişlerdir.

fabl nedir ile ilgili görsel sonucuDünya edebiyatında ilk ve önemli fabllar Hint yazarı Beydeba’ya aittir. Fransız Edebiyatı’ndan La Fontaine, fabl türünün en önemli sanatçısıdır. La Fontaine, masallarındaki konular, şark klasiklerinden alınmadır. Masalları çoğunlukla herkesin anlayabileceği sade bir şekilde yazılmıştır. La Fontaine’in canlı, hızlı, incelik ve nükte dolu bir üslubu vardır. Kişilerini hemen daima hayvanlar arasından seçerse de bazen insanları, bilhassa köylüleri de olaylara karıştırır. Sık sık bahsettiği hayvanlar aslan, kurt, tilki, eşek ve horozdur.Yunan Edebiyatı’nda ise Ezop’un fablları İ.Ö. 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiştir.
Türk Edebiyatında Fabl
Türkçedeki ilk örneği Şeyhi’nin yazdığı “Harname”dir. Batılı anlamda ilk örnekleri Şinasi vermiştir. Ahmet Mithat, Kıssadan Hisse adlı eserini ahlakî gaye güderek yazmıştır. Bu eserde yazar, Ezop’tan, La Fontaine’den yapmış olduğu çevirilere ve kendi yazmış olduğu fabllara yer vermiştir.

Fuzuli Şiirlerinin Konusu

Irak'ta Hilla Bölgesinde yaşamıştır. Hayatı yoksulluk, bahtsızlık ve ilgisizlik içinde geçmiştir. Bu durum onu derinden etkilemiş ve bu yalnızlık duygusu sanatının ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı atmosferi şiirine yansıtmıştır. Kendisi çölde yaşamış; çöl kimsesizlik, hasret ve hüzün demektir. Fuzuli bu unsurları şiirinde yoğurmuştur.
Fuzuli şiirlerinde Tek Varlık görüşünü en fazla işleyen şairdir. Onda "Visal" (Allah'a kavuşma) isteği kuvvetlidir. Ama vuslat yoktur. Tasavvuf onda yaşı ve sanatı ilerledikçe koyulaşmıştır. Divan edebiyatında ilah-i aşkı en fazla işleyen şairdir. Bu durum ondaki ideal aşkı gösterir. Fuzuli derdi, ıstırabı seven bir kişidir. Nitekim şu beyiti bunu açıkça gösterir.
"Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakım zehri dermanındadır."
Fuzuli derin ve samimi bir aşk şairidir. Ölüm, toplum, yoksulluk, felsefe, tabiat temalarını hep bu aşk etrafında yazmıştır. Çağdaşlarına göre sade bir dili vardır. Arapça, Farsça ve Türkçeyi çok iyi bilen şairin gücü; bu üç dilden aldığı kelimeleri kullanıp, bunlarla düşünmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle Divan Edebiyatı'nın en büyük şairlerinden sayılmaktadır.

fuzuli ile ilgili görsel sonucuAyrıca Yedi Ulu Ozan'dan biri kabul edilir.
Azerice Arapça ve Farsça divan şiirlerini yazmıştır. Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade, anlaşılır bir Türkçedir. Halk deyişlerinden bolca yararlanmıştır.
Bedensel zevklerden ziyade tasavvufî bir aşk,Ehl-i Beyt'e duyulan özlem, ayrılık acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok içten ve lirik bir şekilde ifade etmeyi kolayca başarmıştır.
 Kendisinden sonra gelen bütün divan şairlerini etkilemiştir. 

Edebiyat Nedir? Bence...

Edebiyat, kişinin duygu ve düşüncelerini, kendine özgü bir dil kullanarak, estetik kurallar çerçevesinde, yazılı veya sözlü olarak dile getirmesidir. Edebiyatın da bir yöntemi olduğundan o da bir bilimdir. Edebiyat bir bilimin yapması gereken:-anlama, -yorumlama, -değerlendirme, -benzerleriyle karşılaştırma, -yerleştirme basamaklarını yaptığı için bir bilimdir.
Edebiyat’ın amacı estetik ve güzelliktir.  Edebiyat’ı edebiyat yapan iki temel özellik vardır:
1) Dil-üslup 
2) Estetik-güzellik. 
Bu özelliklerin ikisi de okuyucuya ve yazara göre değişkendir. Edebiyat duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine anlatabilmek için bir araç niteliğindedir. Edebiyatta içerikten çok o içeriğin nasıl dile getirildiği önemlidir. Edebiyat sanatçıyı, bilimi ve eseri içinde yaşadığı dönemi ve türü içindeki yerini inceler.
Edebi eserin incelenmesi açısından, bir sosyal bilimdir. Diğer sosyal bilimleriyle sürekli iletişim ve etkileşim içindedir.
Edebiyatın diğer sosyal bilimlerden farkı: yaratıcı olması, öznel olması ve kurmaca olmasıdır. Edebiyat tarihinin oluşturulması açısından, edebiyat bilimi önemlidir.
Bence edebiyat kişiden kişiye değişebilir.Çünkü edebiyatı sağlayan sanatçı estetik sağlar.Bu estetik herkesin zihninde aynı olguyu yaratmaz zihinden zihine değişebilir.Edebiyat bir parçada güzelliği aramaktır bence insan her zaman güzeli sever güzellik ise insana ahlaki toplumsal siyasal yönden ve insanı iyiye götüren şeydir.İnsan edebiyatta güzellik arar.Edebiyatta güzellik sonsuzdur. İnsan daima sonsuzluk ister elinde olan güzel şeylerin yitirilmemesi ve sona ermemesini ister. Bana göre ise edebiyatın tanımı bu şekildedir.

Hangi Kitapları Okumalıyız

Kitapları okumak için seçici olmalıyız. Bu konuda büyüklerimizden yada bu alanda uğraşan  insanlardan tavsiyeler almalıyız ve yaşımıza uygun kitapları okumalıyız.Öncelikle bize iyilik güzellik dürüstlük duygusu veren yada yeni bilgiler edinmemizi sağlayan kitapları okumalıyız. Zaman öldürmek için kitap okumaktan kaçınmalıyız.Kitap okumak bize yeni bilgiler vereceği gibi bizi günlük uğraşıların arasından çekip başka alanlara  götürerek dinlendirir de. Kitap okumanın su içmek, ekmek yemek gibi olduğu anlayışına sahip olmamız gerekmektedir.Günümüzde ailelerde genellikle yanlış bir anlayış vardır.çocuklarının okumalarıyla  okullarında zaten gereği gibi ilgilenildiğini düşünmektedirler.Böylece çocuklarının okuma alışkanlığı kazanmalarına önem vermemektedirler.
                    Tarihte atalarımız okumaya çok önem veriyorlardı.örneğin Yavuz Sultan Selim kitaplarını develerle gideceği yerlere götürür ve  kitap okurdu. Günde en az sekiz saat kitap okuduğu söylenmektedir.Her kitap her şeyden önce bir okuma aracıdır. Sonra o yazar ve  şairin yada eser  sahibinin ortaya koyduğu bir sanat eseridir.
    Kitap okuma insan ömrünü de uzatır.Çünkü çok kitap okuyan insan hayatı daha anlamlı ve bilinçli yaşamaya çalışır.Yaşamın her devresinde ondan zevk almaya çalışır .Bu konuda Afrikalıların bir sözü vardır. .Afrikalılar kitap cepte taşınan bir çiçek bahçesidir derler. Gerçekten de insanları strese boğan şey boşluk ve tembelliktir.Kitap okuyan insan stres olmaz. Araştırmaya yönelir. Güzel şeyler düşünür.  Etrafına daima faydalı olmaya çalışır. Hoşgörülüdür.

                     Okuma alışkanlığı nasıl kazanılır?
yaşımıza göre kitap okumak ile ilgili görsel sonucu
Okumak boş zamanları değerlendirmek, ekonomik,teknik ve  kültürel olayları izlemek,  yeni şeyler öğrenmek için yapılan bir  etkinliktir. Yapılan bir araştırmada  iki ayda bir okuma zayıf, ayda bir  kitap okuma orta ve ayda iki kitap okuma güçlü kitap okuma alışkanlığı olarak açıklanmıştır.
                      Okuma alışkanlığı  bireylerin yaşamları boyunca elde ettikleri bilgileri becerileri anlayışları güçlendirip  artıran bir beceridir. Bireyler elde ettikleri bu becerileri yaşamlarına adepte ederler. Bu sayede hayatta daha başarılı olurlar.Öğrenciler kitap okuma becerilerini genellikle okul dönemlerinde edinirler.Bu beceri okul döneminde elde edilmezse yetişkinlik döneminde elde etmek çok güç olur.Çocuklarımıza 15 yaşına kadar bu beceri verilmeye çalışılmalıdır. özellikle  kendi kendilerine araştırma yapma ve  bilgileri  öğrenme metodları öğretilmelidir.Bu konu da bilhassa ilk okullarımızın rolü büyüktür. Bu konuda ailelere yönelik bilinçlendirme  çalışmalarına önem verilmelidir. Evlerde kitaplıklar oluşturulması teşvik edilmelidir. Her dereceli okullarda kitaplıklar tesis edilmelidir. Çocuklara kitap okumaları için kitaplar verilmeli bunları belli bir sürede okumaları sonra  kitabı anlatmaları istenmelidir.Kitabın içeriği ve verdiği mesajlar öğrenciler arasında tartışılmalıdır.Değişik etkinliklerde çocuklara okuyabilecekleri kitaplar hediye edilmelidir.Çocuklar halk kütüphanelerine götürülmeli, buralara üye olmaları sağlanmalıdır.
yaşımıza göre kitap okumak ile ilgili görsel sonucu